25 Ocak 2012 Çarşamba

Osmancık



Kitap: Osmancık
Yazar: Tarık Buğra
Yayınevi: Ötüken
Sayfa Sayısı: 356
Tür: Roman
   Okuma sürem: 21 gün! Yazarken şaşırıyorum. Yirmisi sınavların, işlerin yüzünden yollarda, yatmadan önce hep birkaç sayfayla yetinilmiş günler. Bugün nihayet boşluk bulunca oturup kalan 100 kadar sayfayı bitirdim çok şükür.
   …Ve kapağı kapattım. O ilk tesir üzerimdeyken birkaç saniye kapağa takılı kaldı gözlerim. Tekrar ettim son sözleri. “O dünyada bir garip yolcu idi.” Sonra da ilk işim bilgisayarı açıp sağ tuş menüsünden yeni bir belge açmak oldu.
   Konusu: Kitap Osmanlı devletinin kurucusu, önce Osmancık sonra Osman Bey ve Osman Gazi olan Osman Gazi Han’ı anlatıyor. Toy Osmancık hallerini ve sonra Zümrüdüanka’sı Malhun hatunu bulmasını. Onunla birlikte Osmancıktan sıyrılıp Osman Gazi Han’a doğru yol almasını. Ve şeyhinin ona yıllar önce söyleyip onun ancak ölmeden evvel anladığı “Doğru, dünya büyüktür. Fakat bir ömür için, tek bir insan içindir bu büyüklük. Bir soy için değil; bir soyun benimseyeceği, bir soya benimsetilecek bir amaç , bir ülkü, bir inanç için değil!” sözlerini…
   Düşündürdükleri: Kitap güzeldi. Daha iyisi de olabilirdi. Bazı kısımları gözlerim hızla taradı. Bazı yerlerde hiç zorluk çekmeden kapağı kapatıp yerine bırakabildim kitabı. Bazı sözcükler ise büyülüydü. Düşüncenin verilişi sözler. Yazar o sözleri o anın içine öyle iyi adapte ediyor ki bir süre sonra Osman Gazi'nin tam da böyle bir düşünce yaşadığına, belki her davranışının altında bu düşüncelerin yattığına inanmaya başlıyorsunuz. Romanlarda gerçek karakterlerin kullanılmasının en güzel yanı da bu bence. Okurken yazar ne kadar güzel kurmuş demiyorsunuz. Anlatılan kişinin gerçekten var olduğunu bildiğinizden anlatılanları anında ona hasrediyorsunuz. Tabii başarılı bir yazarsa. Ben Tarık Buğra'yı başarılı buldum. Özellikle koca bir ömrü bir kitaba sığdırma bakımından. Yaşamının her dönemini  Osman Bey'in gelişim ve değişimini verebilme bakımından. Ve anlatılanları kabullendik. Kafamızdaki Osman Bey profiline dair çoğu şeyin aslında Tarık Buğra'nın kurgusu olduğunu fark ettim. Meğer kafamızdaki Osman Bey'in yaratıcısı büyük ölçüde Tarık Buğra'ymış. Kitabın başarısı da burada yatıyor zaten.
Derkenar:
·        " İnegöl Kalesi ele geçirildiğinde Tekfürü Aya Nikola’nın kişisel serveti yığılır. Sırf altınlar bağdaş kurmuş bir adam boyunu bulmaktadır. Kendisinin tek kuruş serveti olmayan Osman Beğ bu durum karşısında şaşırınca yanındaki yoldaşı gülümser:
- Beğ milletine, milleti tekfüre… anlaşılan budur benim beğim."
·         "Nal sesinden iyi anlar Gazi Han.
Hep aynı yollarda, aynı hızda gitseler veya gelseler de, nallar sevinmekte midir, yerinmekte midir,  bilir o."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder