5 Ocak 2012 Perşembe



İNGİLİZ CASUSLARININ İTİRAFLARI

Yazın annem kütüphanesini düzenlerken birkaç kitabı okumam için ayırmış. Bu kitap da onların arasındaydı. Tabii kafam her zaman okunması gereken bir sürü kitapla dolu olduğundan bu kitap rafımın bir köşesinde aklımdan çıkıp gitmiş. Nihayetinde okumak nasip oldu ve yazmaya karar verdim.
Kitap İngiliz casusu Hempher’in ağzından yazılmış. 1700’lü yıllarda İngiliz casusların en tanınmış olanı… Hemher Necdli Muhammed isimli kişiye Vahhabiliği nasıl kurdurduğunu anlatıyor. Necdli Muhammed dört büyük mezhebe ve dört büyük halifeye kesinlikle riayet etmeyen biri. Yalnızca Hadis ve Kuran bilgisiyle hareket etmemiz gerektiğine inanıyor. Fakat müctehid değil. Cahil, cahil olduğu gibi kibri onu cehaletini farketmekten de alıkoyuyor. Hempher onunla dostluk kuruyor ve birlikte ayet ve hadisler hakkında yorumlar üretmeye başlıyorlar.  Hempher zamanla onu içkinin haram olmadığına indırıyor ve Necdli Muhammed'i her geçe gün daha fazla uyuşturmaya ve kendine bağlamaya başlıyor. Bir gün ona Peygamber Efendimiz'i rüyasında gördüğünü ve kendisine Necdli Muhammed'in bir mezhep kurması gerektiğini söylediğinden söz ediyor. Zamanla bu fikri Necd'li Muhammed'e iyice empoze ediyor. Böylece ahmak ve kibirli bir müslümana bir İngiliz casusun üç beş telkini yetmiş oluyor. 
Kitapta Hempher zaman zaman “Bu iyi insanlarla niye uğraşıyoruz” yahut “Aslında Müslümanlar şii-sünni meselesini çözseler çok güçlü olurlar” diye düşünecek olduğunda nazırlıktan hemen “Sen onların nasıl düzeleceğini düşünmekle yükümlü değilsin, aralarındaki ayrılığı kuvvetlendir” diye emir alıyor. İngilizlerin Müslümanlar üzerindeki esas tekniği "böl, parçala, yut."tur. Kitapta casusların yaptığı en önemli çalışmalar hep bu yönde. Müslümanların arasındaki ayrılığı ellerinden geldiğince kuvvetlendiriyorlar ki, her bir küçük ve güçsüz topluluğu çiğneyip geçmek daha kolay olsun. Kitapta söz edilmese de bütün bunların gerisinde İngilizlerden daha büyük bir güç var. O o devirlerde henüz bu günkü gücüne ulaşmamış bulunan mason locasıdır.
Ayrıca kitap, ingiliz casusluk teşkilatının yaptığı diğer çalışmalara dair de epeyce ayrıntılı bilgiler veriyor. Ve özellikle, tekrar tekrar vurgulanan düşünce şu. "İngilizlerin asıl düşmanı müslümanlardır."Bu yüzden casusluk teşkilatı bilhassa müslümanları alt etmek adına çok ciddi çalışmalarda bulunmuş. Teşkilatta geçen bir sahne şöyle anlatılıyor;
  “Yuvarlak masanın etrafında 10 adam oturuyordu. Onların birincisi Osmanlı Padişahının kıyafetindeydi.İkincisi Şeyh-ul-islamın kıyafetindeydi. Üçüncüsü İran şahının, dördüncüsü İran sarayındaki vezirin, beşincisi şi’ilerin tabi oldukları Necefteki büyük alimin kıyafetindeydi.
   Sekteter: “Bu beş kişi oradaki beş kişiyi temsil eder. Onların ne düşündüğünü anlamak için asılları gibi yetiştirdik. Biz oralarla ilgili elimizdeki bilgileri, bunlara bildiriyoruz. Bunlarda kendilerinin oradakilerin yerinde kabul eder. Biz onlara soruyoruz onlarda bize cevaplıyor. Bizim tesbitimize göre buradakilerin cevabı, onların cevabına yüzde yetmiş mutabıktır. İstersen tecrübe mahiyetinde bir şeyler sorabilirsin. Nasıl olsa daha önce Necefteki alimle görüşmüştün” dedi. Necefteki alime sorduğum soruları ona da sordum. Bu adamın cevapları Necefteki şi’i aliminin cevaplarına birebir mutabıktı.”
   Bunları okuyupta dehşete düşmemenin imkanı yok. Bu insanlar nasıl onların bildiği her şeyi bilir ve ne cevap vereceklerini nasıl tahmin ederler?
  Kitapta ayrıca İngilizler'in Müslümanlar'ın mahvı için bin sayfalık bir kitap hazırladıklarından söz ediliyor. Kitapta anlatılan en temel konular şöyle özetlenmiş;
"Alimlere kötü isnadlarda bulunup aleyhlerine adi ithamlarda bulunarak, Müslümanların onlardan soğumalarını temin etmek lazımdır. Casuslarımızın bir kısmını onların kıyafetine sokacağız. Sonra bunlara çirkin işler yaptıracağız.Böylece bunlar alimlerle karışacaklar ve her alimden şüphe edilecek.(Hacı hoca da bunları yapıyorsa diyenlere...) Müslümanları alimlerden soğutmak için kolejler açacağız. Buralarda Rum ve Ermeni çocuklarını Müslümanlara düşman olarak yetiştireceğiz. Müslüman çocuklarına da kendi ecdadlarının cahil olduğunu aşılayacağız. Bu çocukları Halife ve alimler ve devlet adamlarından soğutmak için, onların hatalarını kendi zevkleri ile meşgul olduklarını aşılayacağız. Halifenin cariyelerle meşgul olup, halkın malını kötü yönde kullandığını aşılayacağız."
Yani şu anda okullarda dahi okutulan bilgiler İngilizlerin uydurmasıdır. Özgür düşünceyi savunan onca insan "artık halife yok. laik ülkedeyiz. özgür düşünüyoruz." diyen onca insan İngilizlerin İslam'ı batırmak adına kendilerine söylettiklerini tekrarlamaktan ötesini yapmıyor. Hak ile dolmamış bir kalbi batılların işgal etmemesi mümkün mü? özgür ve tarafsız olduğunu iddia eden kimse modern dünyada güç kimin elindeyse onun emrine amade olduğunu söylüyor yalnızca. İnsanlar senelerdir hürriyet, özgürlük, demokrasi sözcükleriyle teskin ediliyor bu ülkede. Konuşmalarda, meclislerde coşkuyla bunlardan söz ediliyor. Kitaplar bunları yazıyor. Kitleler hürriyetlerinden memnun her akşam özgür(!) ülkelerinde televizyonun karşısına keyif ve mutlulukla uzanırken, farkında olmadan batılın erleri haline geliyorlar. Şu kutsal ve putsal sözcüklere tek laf etmenizle ortalık ayağa kalkabilir. Oysa kendilerini başta siyonizm, sonra bekçisi "Avrupa Avrupa" sonra onların uşağı türlü çeşit politikacı her gün çiğneyip geçiyor. Televizyonda bunları keyifle izliyor özgür ve demokratik ülkenin hür düşünceli insanı. Hiç kanına dokunmuyor. İngiliz casuslarının İtiraflarını okuduktan sonra George Orwell'ın Hayvan Çiftliği'ni de okuyun derim. 
İnsan düşünmedikten sonra, yapılarlarla söyleneler arasındaki ilişkiyi muhasebe etmedikten sonra her daim farkında olmayarak da olsa şeytanın yardımcılığını yapar. Bu yüzden düşüneceğiz, Necd'li Muhammed gibi özgürce(!) değil ama. Kur'an ve sünnet ile, ulemanın sözleri ile düşüneceğiz. Allah kalplerimizi İslam'la doldursun ve İslam'la doyursun. 

2 yorum:

  1. merhaba, hayırlı uğurlu olsun blogun. bana tavsiye ettiğin gibi sık yazabilirsin İnşallah.

    YanıtlaSil
  2. İnşallah... sendende sık yazmanı bekliyorum. dediğim gibi, sende beni çeken birşeyler var...

    YanıtlaSil